Varmısınız?

Aslında çok uzun zamandır istiyordum yazı yazmayı, fakat okuldan, sınavdan, stajdan pek vakit olmuyordu. Bu güne nasipmiş diyelim...

Bu bölüm de Turgut, Orhan'a adliyeden, Mahirden bahsederken, abin kaderine razı olmadı, eştikçe eşti vs. derken ben o zamanları ne kadar özlediğimi hissettim içimde bi yerlerde.. Gerçekten farklı bi sezon muydu, yoksa son sezon olmasının hüznünü yaşadığım için mi önce ki sezonlara yoğunlaştım bilmiyorum. Ama çok özledim eskileri... Ferideyle olan kovuşturmalarını, ada'yı, tahkikatlarını, bizim yer'lerini, gözlemelerini, çay içmelerini, kıskançlıklarını Kostas amcanın evini ve hatta biraz ileriye saracak olursak Sinan'ın olduğu zamanları bile özledim! Ben bir şeye çok sevinirsem veya üzülürsem hemen mideme vurur. Ağrıdan hastanelik olduğum zamanları bilirim ve sırf bu yüzden üç yıldır mide ağrılarım olmadan uyuduğum tek bir pazartesim yok benim. Buna rağmen iyi ki diyorum ama... Genel olarak üçüncü sezon da olanlara ne kadar kızsam da -fragmanlar da, fotoğraflar da, özetlerde ki özensizlikler de dahil- iyi ki bi sezon daha izleyebilmişiz diyorum. Çünkü ekip gerçekten çok güçlü bi ekip.. Bir araya gelmesi zor, e Allah için güzel bi ekip! Yaşanılan onca olumsuzluğa rağmen bir sezon daha Bergüzar Korel ve Kenan İmirzalıoğlu'nu yanyana izlemek bile bambaşka bir keyif benim için.. Üçüncü sezona gelecek olursak, Mehmet Saim öldüğü zaman bi; 'N'ooluyoruz ya?' oldum ben kendi çapımda... Fakat ilk sezona gidince, her şeyin Turgutla başladığını anımsadım bir kez daha.. Mehmet Saim her ne kadar bütün pisliklerin başı olsa da, bu iş Turgut'un Kara ailesine yıktığı suçla başladı ve Turgutla da bitmeliydi... Açıkcası ben asılacağını düşünüyordum. Sonuçta o dönemlerde suçsuz yere nice insanlar asıldı, bi suçlunun, hemde büyük bir suçlunun bi silahtan çıkan kurşunla ölmesini istemezdim. Fakat son sahne de Mahir Turgut'a tetiği çekince kendimi 'Vur ulan! Vur hadi!' diye söylenirken buldum. Kendimi toparlayıp Mahir'e eklenecek cezaları, Feride'yi ve Deniz'i düşünüp kapattım çenemi... Bir yanım her ne kadar vurmadı diye diretse de, diğer yanım vurdu diye karşılık verip seviniyor bile... Vurdu... Ve başlatmak istediği kişiyle bitti her şey. Pisliğinin günahını yüklemek istediği kişi olarak seçilen Mahir, pisliği temizledi. Sevinelim mi, üzülelim mi ben bilemiyorum. Ağır olarak sona yaklaşmanın hüznünü yaşıyorum... Her güzel şeyin bir sonu var derler, biz de o güzel şeyin sonuna geldik galiba... Çok mutluyum böyle bi aile kazandığım için, böyle bi dizinin fanatik izleyicilerinden olduğum için...

İzninizle kısa bir notu da dahil etmek istiyorum yazıma...
Kendimi bildiğimden beri kendime ait olarak hissettiğim bir şeyden kopamama gibi bi özelliğim var. Benimsediğim şeyden koparılırsam kendi içimde bi çöküntüye giriyorum ve çıkmam da bi hayli zor oluyor. Ben dizinin final yapacağını hâlâ kabullendiremedim kendime.. Final lafını edenlere de 'Susun!' lafından öteye gidemeyip kulaklarımı tıkıyorum... Konuya gelecek olursak; var mısınız Karadayı final yapmıyormuş gibi düşünelim? Tekrar sezon finali yapıyor ve yeni sezonda bizlerle olabilmek için ekip dinleniyor. Ben 8 Ekimden itibaren her pazartesi yeni bölüm yayınlanıyormuş gibi bilgisayarımın karşısına geçip aynı heyecan ve aynı merakla izlemeye devam etmeyi düşünüyorum. Bunu da Karadayı ailemle birlikte, yine bölümden sonra yorumlaşarak, konuşarak gerekirse mide ağrılarından uyuyamayarak yapmak istiyorum... Var mısınız?!

• Ortişlere, bizi böyle güzel bi ekiple bizi karşılaştırdıkları ve kalemlerinden dökülenleri kağıda değil de kalbimize yazdıkları için minnettarız. Dizi de emeği olan herkesin yolu açık, başarıları daim olsun...

(via : )

Yazıyı sevgili Hanife adına bizler yayınladık.Biz varız sevgili Hanife :) Yüreğinize kaleminize sağlık!

0 yorum:

Yorum Gönder