Adalet den savaş'a… savaş dan aşk’a!
İlk andan itibaren şöyle bir
bakarsak kahramanlarımızın yaşadıklarına şunu söyleyebilir miyiz? Üç kelime… “Adalet, savaş
ve de aşk!” Adalet için umutla yılmadan verilen savaş … savaş verilirken ;
karşılaşılan filizlenen sınanan güçlenen ve de onun için de savaşılan aşk!
Adalet… Sloganımız “Geç gelen
adalet adalet değildir.”
Savaş… Sloganımız “En son umut
ölür bu hayatta.”
Aşk… Mahir ile Feride “Ruhlarımıza
sihirli bir dokunuş ve bizleri sarıp sarmalayan içine çeken güçlü büyü.”
Kimileri şöyle düşünebilir ; bu
bir kurgu… Ne adaleti? Ne savaşı? Ne aşkı? Peki bir kitap bir insanın hayatını
değiştiremez mi? Bir cümle bir akımı başlatamaz mı? Ve bir dizi belli şeyleri
görmeye hissetmeye hayat felsefesi oluşturmaya vesile olamaz mı? Dedik ya ; Karadayı
kurgudan ibaret değil bizler için…Yani bunun içindir ki kurguda ki adalet kurguda
ki savaş kurgudaki aşk denilmemeli bizlerin istediklerine düşündüklerine hissettiklerine…
Ve bizler Mahir ile birlikte ilk
andan itibaren düştük adalet peşine...Sonra yolumuza adalet savaşçısı Feride
çıktı…Çoğaldık adalet için savaşanlar olarak…Güçlendik! Bu savaşı verirken
Mahir ve Feride ile birlikte aşk çıktı karşımıza…Adım adım aşkı gördük
hissettik tüm güzelliğiyle tüm saflığıyla… Aşkın gücü güç kattı Mahir ile Feride’ye
, savaşımıza…Her olumsuzluk sonrası her yenilgi sonrası her hayal kırıklığı sonrası
Nazif babanın söylediği cümle çınladı kulaklarımız da “en son umut ölür bu hayatta”… Nazif baba yitirmedi umudunu… Mahir ile Feride yitirmedi… Bizler
yitirmedik… Ve her zaman şunu söyledik “hayatımızın içinde çoğu zaman
bulamadığımız çoğu zaman geç kalan adalet Nazif baba için geç kalmasın…” Ve adalet geç kalmadı Nazif baba için…
Bu zorlu savaşın ilk büyük
galibiyetini aldık 67’de… Mahir çocuklar gibi mutlu.Feride onun mutluluğuna
ortak aynı duygularla…Ve mutlu haberi duyan Nazif baba… O sevinç…O elini ağzına
kapatıp gülümseyen mutluluktan ağlayan sevinç…Hangi birimiz o andaki mutluluğu
hissetmedik? Hapishanenin görüş odasında adalet için savaşan o güzel üç insanın
mutluluğuna hangimiz ortak olmadık? Zorluklarla verilen savaşın galibiyetini
birlikte kucaklayarak yaşayan bu üç güzel insanı hangimiz kucaklamadık?
Hangimiz Feride gibi gururla bakmadık
baba ile oğul’a? Hangimiz Mahir gibi gururla bakmadık baba ile sevda'ya?
Hangimiz Nazif baba gibi gururla bakmadık “nefes alıyorsam sen vazgeçmediğin
içindir” dediği Mahir’e? Hangimiz Nazif baba gibi gururla bakmadık “Atatürk’ün en
güzel cumhuriyet kızlarından birisin sen” dediği Feride’ye? Onlar gibi mutlu
olduk onlar gibi gururlandık onlar gibi kazandık bu savaşı… Nazif baba , Mahir
, Feride… Cesur yürekli üç güzel insan gibi…
67’ de kazandık Nazif baba adına adalet savaşımızı
ve 68’de “8”lerin sihiri ile adalet savaşının en güzel getirisi ; aşk zamanıdır
dedik seyirciler bizler olarak…
Adalet savaşı yanında aşk adına savaşı her daim kazanan, tüm zorlukların aşklarına güç kattığı, birbirinin gözlerinin içinde
kaybolan, gülümsemelerinde, bakışmalarında, dokunuşlarında, kızgınlıklarında,
ayrılıklarında, mutluluklarında, öpüşmelerinde, ele ele tutuşmalarında, mahçup
hallerinde yani her hallerinde aşkı en güçlü şekilde bizlere yansıtan Mahir ile
Feride zamanı…
Ama olmadı.O her anında her
saniyesinde değil her salisesinde aşkı hissettiğimiz Mahir ile Feride’de bir
şeyler değişmişti.Uzun zamandır hissettiğimiz ama yaşanılan kötü olaylara
bağladığımız mesafe, olmamışlık değişmemişti bu bölümde de …
Cemal Süreya şöyle der
dizelerinde “seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu”… Yani bizler Mahir
ile Feride sahnelerinin birisine en güzel dediğimizde ikincinin beşincinin
onuncunun yüzüncünün hatırının
kalacağını düşünüp birisine en güzel diyemediğimiz için ayırt edemediğimiz için
hepsi en güzel sahneler dediğimiz sahneler yoktu 6”8” de …ve de uzun zamandır.Çoğu
sahne de hep bir yarım kalmışlık…hep bir mesafe…hep bir kısalık… kıyısından
köşesinden hep bir olmamışlık.
Son bölümlerde ki sahneler
kötümüydü sorusuna da “asla” cevabını çok rahatlıkla verebiliriz.Standart
bir aşk hikayesinin çok üstündeydi sahneler bile diyebiliriz…Ama Mahir ile Feride
hikayesi asla sıradan standart bir aşk hikayesi olmadı ki... Hiçbir zaman!!! Her
zaman yazdık yazdık yazdık ve de yazdık… Bu aşk farklı bu aşk ayrıcalıklı…
Basit klişeleri barındırmamasından tutunda her zaman el ele olmalarına kadar…
Ve bizler hep beraber diyoruz ya
“8”lerin sihiri büyüsü diye….Evet Mahir ile Feride aşkının göstergesi sihirle
buluşmasıdır “8”ler ama şunu da kesinlikle söyleyebiliriz ki Karadayı’nın
sihiri büyüsü de Mahir ile Feride aşkıdır.Öyle güçlü bir sihir ki öyle büyük bir büyü ki çoğu kişiyi
içine alan kendisine bağlayan hissettiren...Sokak da durup birisine sorsanız “Mahir
ile Feride?” “aşk… sevda…” diye cevap verir çoğu kişi…
Ve her anından büyülendiğimiz bu aşk tıpkı Mahir ile Feride gibi bizleri ayakta tuttu yaşanan onlarca
olumsuzluklar arasında…Olumsuzluklar arasında sihirli bir dokunuş oldu her
zaman Mahir ile Feride sahneleri bizlerin ruhuna...Bizleri kötülüklerden
uzaklaştırdı, mutlu etti ve aşkı olabildiğince hissettirdi.
Çok şey mi istiyoruz acaba?
Aslında çok şey istemiyoruz.Sizlerin gibi bizlerinde değerlisi olan bu dizi
adına bu aşk adına ; her şey iyi, en iyi olsun istiyoruz çünkü bu aşk hikayesi o
kadar güzel ki…O kadar özel ki… Son zamanlardaki eksiklikler olmamışlıklar yerini yine eski
güzelliklere hatta daha da iyilerine bıraksın istiyoruz.Her anlamıyla.
Ve sevgili senaristlerimiz Mahir
ile Feride aşkının büyüsü derken asıl büyü sizlerin kalemlerinin ucunda...Lütfen
bu ayrıcalıklı, tıpkı Mahir ile Feride gibi bizleride ayakta tutan bu aşkın ; sihirini büyüsünü farkındalığını her anlamda yine en güzelinden dokundurun
ruhumuza…
Yazılanları dikkate almanız
dileği ile ;
Bu güzel hikaye Karadayı bu en
güzel aşk hikayesi Mahir ile Feride “bir kunduracı bir hakime” hikayesi için
bir kez daha gönülden teşekkürler.
Kaleminize yüreğinize emeğinize
sağlık!
Sevgiler ;
Mahir&Feride FanClub
0 yorum:
Yorum Gönder