Aşka Aşık olduğumuz doğru.....




86. bölümü de geride bıraktık Karadayı'da...

Hep birlikte yorumlar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz burada. Kırmızı çizgilerimizden de sıkça bahsediyoruz ki bu bölümle bir kez daha anladık; Bizi dinleyenler var üst makamda..

Karadayı ilk bölümünden beri bizi etkisi altına alan mükemmel bir dizi. Onu sevme nedenlerimiz çok fazla. Mahir ile Feride'nin o muhteşem aşkı, Nazif Baba'nın o vakur ve mahir, sevgi dolu baba hali, aile içi ilişkiler ve adalet arayışı, mücadele, hak ve doğruluk adına verilen savaş ve daha bir çok sebep var bizi "Karadayı" yapan.

İşte bunlardan biri de değindiği konularla günümüze ışık tutması... Ki en önemli dip notlarını içeren başlıklardan biridir bize göre.

Kirlilik ve sahtekarlık, yolsuzluk ve çıkarcılık her yere sızmış durumda. Kime güveneceğini bilemiyor insan günümüzde. Okuduğu haber bile taraf tutuyorsa, gerçekler ısrarla saklanıyorsa, neye inanması gerektiği sürekli dikte ediliyorsa ve "hayır bu doğru değil" dediğinde tüm projektörler üzerine çevrilip "ya tarafsın ya da bertaraf olursun" deniliyorsa insana,  nasıl güvenebilir ki bir kuruma ya da bireye?

İşte bu bağlamda Karadayı paralellik gösteriyor çoğu zaman günümüzle. Mesajları okuyabilenlere elbette...

Örneğin;

Bir örgüt kendi çıkarları doğrultusunda yasa dışı işlerine devam edebilsin diye hiyerarşinin her kademesine sızmış değil mi? Yakayı ele vermemek için yakayı ele verdiği meslektaşını gözünü kırpmadan öldürdü Turgut Savcı. Karadayı da böyle başladı. Sonra bir baktık ki iş Bakan düzeyine kadar uzanıyor. Devletin her kademesinden birileri bulunup satın alınıyor ve bu iş birliği böylece sürüp gidiyor.

İşte bu öngörü, bizi, öngörenlere hayran bıraktırdı. Günümüz Aralık ayı (2013) gözünüzün önüne geldi değil mi? Rüşvetçiler, siyasiler, hukukçular, güvenlikçiler, istihbaratçılar... Sene 1975... Sene 2014... Değişen hiçbir şey yok maalesef.

Ensesi kalın birileri, sırf ensesini daha da kalınlaştırsın diye tapulu arazi sahibi insanlara o "Beyefendiler" aracılığı ile saldırdı bu bölüm.  O "beyefendi" de rüşvet olarak inşa edeceği apartmandan bir daire istedi. Hem de manzaralı... Peki sözde savcının da şahitliğini yaptığı bu apartmanın manzarası kan gölü olmayacak mı?

Bu da günümüzü hatırlattı değil mi?

Ermenek' de diri diri gömülen 22 yaşındaki madencinin annesi zeytin vermiş oğluna bir avuç dolar için. Aynı yeşiller için Soma'da ve daha bir çok yurdum toprağında bir başka yeşile kıyılıyor şu an. Hem de yasal hiçbir dayanağı olmadan...

Hukuk Fakültesinde güpegündüz bir hoca derdest edilip zorla bir veli ile görüştürüldü. Ben oğluma kefilim dedi bir baba. Siz ötekini atın okuldan! Kefil olan eli kanlı zat, tırnağı olamayacak genç bir çocuğun geleceğini karartmak için tehditler savurabildi. O kurtulsundu, serbest olsun istediği gibi hareket edebilsindi. Gerisi önemli miydi?

Bu da size günümüzü hatırlattı değil mi?

Böyle o kadar çok örnek sıralayabiliriz ki! Bizi aşka aşıksınız diye yargılayan zat-ı muhteremler şaşar kalır bu duruma.

Evet biz aşka aşığız gerçekten. İyi ki aşka aşığız... Sevgiye aşığız.. Sevdanın yolunda baş verebiliriz.. Bunu savunan kim olursa da arkasında dururuz.

Dillere destan bir aşk var Karadayı'da... Lakin hayatın ta kendisi de var burada...

Hep dediğimiz gibi; Sadece bir dizi değil Karadayı bizler için. O geçmişten günümüze uzanan bir köprü... Düzenin çirkinliğine ışık tutarken, içinde barındırıyor, karların içinde açan bir kardelen gibi olan sevdayı... Direniyor yani aşk, umut ve sevda... Biz de direniyoruz aşkla, umutla, sevdayla...

Yani diyor ki bize; sen doğru ol da bırak sana eğri desinler... O devran elbet bir gün döner... Sonunda iyiler ve doğrular her zaman kazanır...

İşte biz bunları okuyabilenler olarak her daim ve her dem de Karadayı olmaya devam ediyoruz.

Sizi de bekleriz...:) Her Pazartesi Karadayı'dır.

Sevgilerimle......




0 yorum:

Yorum Gönder